Duygusal Yeme

Duygusal yeme, duyguların ve ruhsal anlamda stres yaratan nedenlerin yemek yemeye yönlendirmesi ve bireyin bu durumu kontrol edememesi olarak tanımlanmaktadır. Duygusal yeme, yeme sorunlarından biri olarak kendisini göstermekte olup, duygusal yemede kişi olumsuz duygulara karşılık aşırı derecede yemek yeme eğilimi gösterdiği bir yeme bozukluğudur. Bireyin açlık hissi sebebiyle, öğün saati geldiği zamanlar da veya sosyal gereklilik olduğundan dolayı değil yalnızca duygularına karşılık ortaya çıkan bir yeme davranışıdır. Yapılan araştırmalar, “Obeziteyi engellemek için duygusal yemenin üstesinden gelmek ve buna bağlı olarak da obeziteyi bitirmek için psikolojik tedavi yöntemleri geliştirilmelidir” sonucuna varmışlardır.

Duygusal yeme ilk başlarken bulimia nevroza rahatsızlığı olan bireylerin aşırı yemelerini destekleyen bir durum olarak duyguların bir tablo içerisinde duygusal yeme bulimia nevroza ile birlikte anılmıştır. Daha sonralarında ise tıkınırcasına yeme ataklarının da duygusal yeme ile bir ilişkisi olabileceği görülmüştür. Özellikle de kilo verme girişimlerinde, diyetlerde yeme davranışlarından duygusal yemenin yeri giderek varlığını hissettirmektedir.

Olumsuz duygular ile baş edememe sonucunda gerçekleşen bu duygusal yeme tepkisi, obez bireylerde, yeme bozukluğundan muzdarip kadınlarda ve kilosu normal sınırlarda olduğu halde diyet yapan bireylerde kendini göstermektedir. Duygusal yemenin olumsuz duygular tarafından tetiklendiği ve evden dışarda değil genel anlamda evde gizlice yapıldığı yapılan araştırmalarla desteklenmiştir. Duygusal yeme daha çok düşük benlik saygısına sahip, yeme bozukluğu bulunan, yetersizlik duyguları ile baş eden; aynı zamanda da kilo alıp verme kontrolü zayıf olan ve vücut kitle indeksi yüksek bireylerde görülme olasılıkları daha sıktır. Bu da göstermektedir ki, kısmen de olsa duygusal yeme bozukluğunun temelleri kişiye bağlı belirli özelliklerden etkilenmektedir.

Duygusal yeme bozukluğu görülme olasılığı yüksek olan gruplar olarak da çocuk ve ergenler, obez bireyler sayılabilir. Ayrıca duygusal yeme bozukluğunu tetikleyen durumlar arasında stres, depresif ruh hali, anne babayı rol model edinme sonucu, öfke, can sıkıntısı ve mutluluk gibi durumlar sayılabilir.

Duygusal yeme davranışı ile ilgili pek çok teori öne sürülmüştür. Duygusal yemenin özellikle kilo artışına katkısı, diyetler ve kilo verdirmeye yönelik tedaviler açısından olumsuz bir etken olarak kendini göstermesi sebebiyle genel anlamda bu teoriler obezite araştırmaları üzerinde toplanmaktadır. Bu teoriler Psikosomatik teori, Kaplan ve Kaplan’ın obezite teorisi, Schachter’in “içsel dışsal“ obezite teorisi, Kısıtlama teorisi ve Kaçış teorisidir.

Psikosomatik teoriye göre, obez bireyler, duyguları ile ilgili farkındalığa sahip değillerdir ve duygularını tanıma becerilerinden yoksunlardır ve bu sebeple iştah gibi içsel uyaranlara veya açlık ve tokluk durumunlarına karşılık olarak değil, duygularına karşılık yemek yerler. Kaplan ve Kaplan’ın obezite teorisi göre ise, obez kişiler kaygı durumları ile açlık durumlarını birbirinden ayırt edememektedirler ve gergin ve sıkıntılı oldukları zamanlarda kaygılarını azalatmak adına aşırı yemek yemektedirler.

Schachter’in “içsel dışsal“ obezite teorisinde ise, korku ve kaygının fizilsel semptomları normal kiloda bulunan bireylerde besin tüketimini bastırıcı etkiye sahiptir ancak obez bireylerde bu durum içsel uyaranlara karşı bir duyarsızlık olması sebebiyle gerçekleşmez. Stres durumunda midedeki kasılmalar azalır ve bu da normal kiloya sahip olan bireylerde yemek yeme davranışını azaltmaktadır, fakat obez bireylerde bu durum gerçekleşmemektedir. İçsel fiziksel uyarıcıları anlama konusundan noksanlıkları olduklarından dolayı obez kişilerde yemeyi yemeye başlama ve yemek yemeyi durdurma da dışsal uyaranlara ihtiyaç duymaktadırlar. Bu bireyler gıdaların dışsal uyarılarına daha duyarlı olup açlık ve tokluk durumundan çok bu dışsal uyarılara karşılık yemek yemektedirler. Kısıtılama teorisine göre ise, diyet yapmak tam anlamıyla ters bir etki yaratarak tıkınırcasına yemeye ve buna bağlı olarak aşırı kiloya neden olabilmektedir. Kaçış teorisine göre ise, ego, egoyu tehdit eden bir bilgi ile karşılaştığında olumsuz duygular ve onun getirdiği caydırıcı etkilerden uzak kalmak amacıyla kaçmaya yöneltir. Duygusal yeme ile bireyler bu farkındalıktan kaçarlar ve aşırı yeme ile daha belirgin nitelikteki dış uyaranlara dikkatlerini çekmektedirler.

Uzm. Psk. Damla Kankaya SÜNTEROĞLU


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu