Ayrılık

Ayrılık ve sonrası konusunu hem psikolojik hem de nörolojik açıdan kısaca beraber inceleyelim. İlk olarak “Ayrılma Kararı” ile başlayalım. İlişkilerin sona ermesi genellikle bir kararla başlar. Bu kararın verilmesinde birçok sebep vardır. Bu kararı bir veya her iki partner de alabilir. Freud’un Psikanalitik yaklaşımına göre bu kararı bilinçdışı dürtüler, istekler ve içsel çatışmalarda şekillendirebilir. Bu kararı vermek her zaman kolay olmaz. Ayrılık kararından sonra ikinci aşama “Mourining” yani Yas Süreci dediğimiz süreçte kayıp ve ayrılık bir yas sürecini tetikler.İlişkinin sona ermesine karşı duygusal bir tepki olarak ortaya çıkar. Kayıplar, bağlar, anılar ve acılar işlenir bu süreçte. Bir süre benlik direnç gösterip sadece iyi anıların hatırlanmasını sağlayabilir. Bu da yas yaşayan kişi de içsel ve zihinsel yanılsama şeklinde karışıklık yaratabilir. Neden bu kararı verdiğini bu hatıralar bir süre bastırabilir. Ayrılma sürecinin bu aşamalarında kişinin depresyon ile başa çıkma çabasını içerir. Yas ve acı ile nörolojik olarak beyinde çeşitli kimyasal değişiklikler meydana gelebilir. Özellikle stresle ilgili hormonlar, kortizol artabilir. Dopamin salınımında azalmalar meydana gelebilir. Bu azalma uyku sorunları , motivasyon eksikliği, konsantrasyon sorunlarına yol açabilir. Kayıp hissi özsaygı eksikliği ve çaresizlik gibi duygusal zorluklara sebep olabilir. Hiç bitmeyecek hiç geçmeyecek gibi gelebilir. Fakat sonrasında “Yeniden İnşa” süreci gelir. Kişi özsaygısını yeniden kazanma ve gelecekteki ilişkilerinde daha sağlıklı seçimler yapma sürecinde gelişir. Psikoterapistiniz ile bu süreci anlamak, paylaşmak oldukça önemli ve destekleyici olabilir. Unutulmamalıdır ki bu süreçteki deneyimler, duygular bireysel ve biriciktir. En önemlisi iyileşmek sancılı ve zaman alan bir süreçtir.

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu