Çocukluk Çağı Travmaları

Travmanın sözlük anlamı Türk Dil Kurumu’nda, bir organ ya da dokunun bütünlüğünü dışardan bir mekanik sebeple bozan örselenme, yara olarak yer alır. Travmanın çeşitli tanımları mevcuttur. Tüm tanımlamalarda üzeri en çok çizilen kriterler başlangıcının ani olması, hazırlıksız yakalanılması, kişinin yaşamında tehdit oluşturması, olağandışı bir olaya/duruma maruz kalma ve bir kayıp içermesidir. Kişinin veya yakınlarının yaşamının tehdit altına girmesi, yaralanma tehdidinin olması, ev, mal varlığı ya da özel eşyalarının zarar görmesi veya kaybolması, kişinin ya da içinde bulunduğu topluluğun hayatının tahliye gibi büyük değişikliklere uğraması, şiddete maruz kalması, şiddetli yaralanmalara ve ölümlere şahit olma travmaya uğramasına sebebiyet verebilir.

Literatürde çocukluk çağı travmaları çocuk istismar ve ihmali başlıkları altında incelenmektedir. Çocuğa karşı bir yetişkinin yönelttiği, çocuğun gelişim sürecini ketleyen, uygun olmayan ve zarar veren davranışlar ve eylemsizlikler çocuk ihmal ve istismarı olarak tanımlanır. Bu tür eylem ve eylemsizlikler çocuğun fiziksel, ruhsal, cinsel ve sosyal açıdan zarar görmesine, ayrıca sağlık ve güvenliğinin tehlikeye girmesine sebep olmaktadır. Tanımlanması ve tedavi edilmesi açısından en zor çocukluk çağı travması çocuk istismarıdır. Bunun sebebi istismarın genellikle çocuğun en yakını tarafından yapılıyor olmasıdır. Çocuk istismarının fiziksel, psikolojik ve sosyal sonuçları uzun dönem içerisinde ortaya çıkmakla birlikte bazı kısa dönem etkileri de mevcuttur. Çocuğun kötü muameleye uğraması sonucunda aldığı hasar bedensel olmakla birlikte daha çok akut psikolojik ve psikiyatrik hasarlardır.

Çocuk istismarı; fiziksel istismar, cinsel istismar ve duygusal istismar gibi farklı türlerde incelenmektedir. Çocuk istismarı toplumu etkileyen bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır. Konu bu doğrultuda ele alındığında, çocuk ihmal ve istismarı yalnızca kötü muameleye maruz kalmış çocukları kapsamaz, aynı zamanda sosyal kuruluşları, yasal sistemleri, eğitim sistemini ve iş alanlarını da ilgilendirir. İhmal ve istismara maruz kalan çocuklar sosyal, duygusal, fiziksel, bilişsel olarak bu durumdan etkilenir. Bu etkiler ise onarılması güç hasarlara sebep olmaktadır.

Aile içinden birinin çocuğa kötü muamelede bulunması, ev içi yaşamın özel oluşu göz önünde bulundurulduğunda en az görünür şiddet biçimlerinden biridir. Buna karşın bu kötü muamele çeşidinin tüm toplumlarda oldukça yaygın olduğu bilinmektedir. Çocuğa anne babası ya da bakım veren kişi tarafından uygulanan kötü muameleyi önlemek noktasında bir takım zorluklarla karşı karşıya kalınmaktadır. Çünkü bu vakalarda kötü muamelede bulunanlar, aynı zamanda çocuğun bakımı ile yükümlü, onu yetiştiren kişilerdir. Aileleri tarafından kötü muameleye maruz bırakılan çocuk sayısı hakkında ulaşılan kesin ve net bir rakam söylemek mümkün değildir. Buna karşın bu durum dünya genelinde hem halk sağlığı, hem insan hakları hem de toplumsal ve hukuksal olarak ciddi bir sorun olarak kabul edilmektedir. Şiddetin çeşitlerinin birbirine göre farklılık göstermesi gibi sonuçlarının nitelikleri ve dereceleri de farklılıklar gösterebilir. Bu duruma verilecek uç örneklerden biri çocuğa yapılan kötü muamelenin ölüm ile sonuçlanmasıdır (Unicef, 2006).

Küçük çocukların travmaya uğraması sonucunda kalıcı psikolojik, bilişsel ve fiziksel birçok sorun oluşabilir. Çocukluk çağında travma yaşayan bireylerin strese toleransı daha düşüktür ve çocukluk çağında travma yaşamayanlara oranla stresli yaşam olayları deneyimledikten sonra ruhsal bozukluklara yakalanma ihtimalleri daha yüksektir. Bireyin çocukluk çağında travmaya maruz kalması, erişkin yaşamında kaygı problemi, depresyon, madde kötüye kullanımı, kişilik bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıklara sahip olmasına neden olabilir. İstismara maruz kaldığında bununla başa çıkmak için immatür savunma düzenekleri kullanan, sağlıklı bağlanma gerçekleştiremeyen, olumlu benlik algısı geliştiremeyen ve sosyal desteğe sahip olmayan bireylerin psikiyatrik hastalıklara sahip olması daha yüksek bir olasılık taşır.

Çocukluk çağı travması zararlı deneyimlerden ve bununla birlikte çocuğun gelişimini destekleyen destekleyici ve güvenilir bir ortamın bulunmamasından kaynaklanır. Çocuk, yaşadığı travma sonucunda bakım verenine güvenemeyeceğini öğrendiğinde dünyanın korkunç bir yer olduğuna ve etrafındaki tüm yetişkinlerin tehlikeli olduğuna kendisini inandırır. Bu inanç onların hem çocukluk hem de yetişkinlik dönemlerinde ilişki kurmalarını zorlaştırır.

Erken yaştaki travmanın etkisi oldukça derindir. Bunun sebebi travmanın beynin gelişimsel olarak en hızlı geliştiği ve organize olduğu kritik bir dönemde yaşanmasıdır. Çocukluk döneminde olumsuz olaylar yaşamak kişinin erken beyin gelişimi üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Erken yaşam deneyimleri olgun beyinin işlevini ve organizasyonunu da belirler. Bu olumsuz etkiler çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi üzerinde etkilidir. Dikkatli, uyumlu bir bakımverenle büyüyen çocuk zihninde güvenli, öngörülebilir, rahat ilişki kurulabilecek, zevk kaynağı olabilecek bir insan kalıbı oluşturacaktır. Aile içi şiddete maruz kalan; meşgul, kaotik, ihmalkâr bir bakımverene sahip çocuk öngörülemez, korku, kaos, acı ve kayıp kaynağı olan bir insan kalıbı oluşturacaktır. Çocuklar, erken yaşantı döneminde bakım verenleri ile deneyimleri sonucunda zihinlerinde oluşturdukları bu insan kalıplarını gelecekteki ilişkilerine taşırlar. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki çocuklukta travmaya maruz kalan herkeste bu durum zihinsel sağlığının kötüleşmesi ile sonuçlanmaz.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu