Kadınların Çocukluk Çağı Travmaları İle Evlilik Uyumları Arasındaki İlişki

Evlilik; kadın ve erkeğin fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak yasalarla belirlenmiş, devlet ve toplum tarafından onaylanan bir şekilde hayatlarını birleştirdikleri bir kurumdur. Evlilik; aile yaşantıları, kültürleri ve psikolojik yapıları farklı olan iki bireyin dayanışma ve karşılaşmış oldukları sorunları çözmek amacıyla bir araya gelmeleri ile kurulan karmaşık ve sürekli değişen bir ilişki sistemidir. Belirli bir yaştan sonra insanlar kendisine uygun olduğunu düşündüğü birini bularak evlenirler ve karşı cinsle beraber hayat sürdürme ve hayatı paylaşma ihtiyacı duymaktadırlar. Kadınlar ve erkekler arasında olan uyuşma insanların doğası olmasıyla birlikte, çok kritik bir durumdur ve son zamanlarda daha çok araştırılmaya başlanan bir durum olmuştur.

Bireylerin evlilik uyumuna, doğru bir iletişim becerisi önemli derecede etki etmektedir. Bu özelliklere sahip eşler; duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını açık bir şekilde iletebilmekte bu da çiftlere olumlu etki etmektedir. Bununla birlikte eşlerin olaylara birbirlerinin gözünden bakıp empatik anlayış göstermeleri, psikolojik durumlarını göz ardı etmemesi diğer etmenlerdendir, bireylerin birbirine empatik anlayışı da evlilikte memnuniyeti ve uyumu arttırmaktadır.

Bireylerin evlilik uyumunu; kadınların çocukluk çağında yaşamış oldukları fiziksel, cinsel ve duygusal istismar/ ihmal sonucunda bu durumun verdiği etkileri romantik ilişkilerine ve evlilik uyumlarına da taşıyarak sıkıntılar yaşayabilmekte ve uyumu bozmaktadır.

Kadınların çocukluk çağı travması yaşamış olmaları, çiftler arasında her ne kadar güven ve sevgi ihtiyacı duyuyor olsalar da travmatik bir bağlanma deneyimi nedeni ile partnerlerine yakınlık kurmakta zorluk çekebilmektedirler. Bu sebeple de özellikle travma yaşamış birey tekrar travmatize olarak daha derin bir yaraya sahip olmakla birlikte, güvenli bağlanmanın etkileri ele alınmalıdır.

ÇOCUKLUK ÇAĞI TRAVMALARI

Çocukluk çağında yaşanmış olan travmaları, kişinin kendisinin ihmali ve istismarı dışındaki olayları, durumları da (bir olaya tanık olmak gibi) kapsayabileceği sebebi ile yapılan araştırmada çocuk istismarının ve ihmalinin tanımlanabilecek olmasının araştırmaya daha uygun olacağı düşünüldüğünden çocukluk cağı travmaları kapsamında çocuk istismarı ve ihmali şeklinde ele alınmıştır.

Çocukluk çağında yapılan bu istismarı tanımlarken “istismar ve ihmalin tekrarlaması, kasıtlı olarak yapılması, çocuğun fiziksel, duygusal, psikososyal gelişimini, iyi olma halini ve sağlığını olumsuz etkilemesi” gibi anahtar kelime olacak özellikler dikkat çekmektedir (Aral 2001). Çocuk istismarında eylemin niteliğinden ve zarar verici olmasından çok yasaklanmış ve yapılması uygun görülmeyen davranış olması önemlidir. Bu tür istismarın temel faktörü ise insanların eylemlerinden kaynaklı bir şekilde meydan gelmesi gerekmektedir.

Çocuk çağında ki istismarı ve ihmali olarak değerlendirmiş oldukları davranışlar sıklığına göre sırasıyla şu şekilde sıralanmıştır:

– Çocukluk çağında fiziksel şiddet uygulanması,

– Çocuğun beslenme ihtiyacının karşılanmayarak aç ve besinsiz kalmasına göz yumulması,

– Çocuğun sağlığı ile ilgili kaygı taşınmaması ve gereken önemin verilmemesi,

– Çocuğun giyimine özen göstermeyerek, çocuğun içinde bulunduğu ve yaşamını sürdürdüğü ortamın temizliğine, titizliğine özen gösterilmemesi,

– Çocuğun çevreden ve kendisinin yaratabileceği tehlikelere yönelik güvenliğinin sağlanmaması,

– Çocuğun ebeveynlerinden uzaklaştırılması ve çocukluk çağında yalnız kalmaya mecbur bırakılması,

EVLİLİK VE TANIMI

Bir toplumun çok eski dönemlerden beri en önemli yapı taşı evliliktir. Bundan dolayı eğitim dallarında psikolojinin evliliği konu almasının dışında psikolojinin alt dallarından sosyal psikoloji ve klinik psikoloji evliliği konu olarak almakta ve bunun gibi antropoloji, tıp, felsefe, edebiyat, hukuk gibi birçok alanında da evlilik konusu üzerine ilgiyi toplamayı başarmıştır.

Evliliğin amacı olarak; bireylerin sevgi ihtiyaçlarının karşılanması ve karşısındaki kişinin de bu ihtiyacını karşılayabilmesi, birbirlerinin fizyolojik, sosyallik ve psikolojik açıdan tüm ihtiyaçlarının karşılanması, çocuk dünyaya getirerek yeni nesillerin oluşmasına yardım sağlamasının, bireylerin korunma ve birlik olma duygusunu hissetmesi, cinsel yaşamında aktiflik sağlaması olarak tanımlamıştır. Evliliğin ilk yıllarında ise bireylerin ben dili kullanması sona ermekte ve sonrasında biz diline geçiş yapılmakta bununla birlikte bireyler arası “dayanışma” kavramının temelleri de bu evlilik süreci atılmaktadır. (Canel A., N.,Işılak, H. ve Erdoğan, A., 2012.).

Evlilik uyumunu ve doyumunu etkileyen etmenler yapılan araştırmalara göre; evli bireylerin arasındaki yaş farkı, çocuk sayıları, aile içindeki yapısı, eşlerin arasında gerçekleşen çatışmalar, eşlerin arasındaki iletişim şekilleri ve türleri gibi etmenlerle birlikte kaygıları, yalnızlık duyguları gibi bireylerin hissetmiş olduğu psikolojik özellikler evlilik uyumunu ve doyumunu etkileyen etmenler olarak görülmektedir. Bunların yanında ise evli bireylerin kişilik özellikleri de evlilik uyumunu etkilemektedir. Buna karşılık aynı kişilik yapısına sahip bireyler de evlilik uyumu olduğu tespit edilmiştir.

UZM.PSK.İZEL ÇELİK GÖKDEMİR


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu