Çocuklar ve Özgüven Kavramı

a.Özgüven ve Benlik Algısı Nedir

Toplumda adını sıkça duyduğumuz bu kavram hepimizin hayatında önemli bir role sahiptir. Özgüven, bireyin kendisini tanımlama biçimidir. Kendini bilmesi, yeterlilik ve sınırlılıkları iyi analiz edebilmesi ile alakalıdır. Özgüvenin gelişimi doğduğumuz andan başlayan ve ömür boyu devam eden bir süreçtir.Bu süreci etkileyen çeşitli faktörler olsada gelişimin ilk 10 yılı kıymetlidir. Hayatımızı daha iyi yönlendirebilmek için, ihtiyaçlarımızı karşılamak ve enerjimizi doğru noktaya kanalize edebilmemiz için özgüven kavramına sahip olmak bir ön koşul olarak düşünülebilir. Yapılan araştırmalar özgüvene sahip olan bireylerin hayatlarını daha iyi yönlendirebildiklerini ortaya koymuştur. Bu durum beraberinde bireysel iyi oluş halini de arttırmaktadır.

Benlik algısı ve özgüven kavramları iç içe kavramlar olmakla beraber farklı şeyleri ifade eder. Benlik kavramı büyük bir tablo ise özgüveni o tabloda yer alan bir şekil olarak düşünebiliriz. Benlik kavramı kişinin kendi hakkında olumlu ve olumsuz tüm yargılarını içerir. Özgüven ve benlik algısının gelişiminde erken çocukluk dönemlerinin etkisi büyüktür. Her iki kavramın pozitif yönde gelişim gösterebilmesi için olumlu geri bildirimler almış olmak, koşulsuz sevgiye maruz kalmak ve destekleyici ebeveynler ile büyümek önemlidir.Aile birçok açıdan ilk okulumuz ve ilişki kurma alanımızdır. Bu nedenle birçok şema ve inançlarımızın temelleride bu döneme dayanır. Bu dönemde cezalara, yargılamalara ve sıklıkla eleştiriye maruz kalmak çocuğun kendi ile ilgili inançlarını da olumsuz yönde etkileyecektir. Tabii ki bu kavramların gelişimi ömür boyu devam ettiği için sonraki süreçte onarmak, ve daha iyi bir hale sokmak mümkün olsada zemini oluşturan deneyimlerin çok önemli bir yere sahip olduğunu unutmamak gerekir.

b.Çocuklarda Özgüven Nasıl Geliştirilir

Çocuklar doğduklarında Dünya ve kendileri hakkında bir farkındalığa ve bilgiye sahip değillerdir. Özgüven kavramının gelişimi anne karnından başlayan ve ömür boyu devam eden bir yolculuktur ve sizin bebeğinizi nasıl merakla ve isteyerek beklediğinizde, onunla daha doğmadan kurduğunuz yakınlıkla da ilişkilidir.Bir çocuğun hem kendi ile alakalı hemde dış dünya ile alakalı pozitif inançlar geliştirebilmesi için güvenli bağlanmanın sağlanması ve çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanmış olması gerekir. Beslenme, barınma, uyku ve oyun vb. ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde bu kavramı geliştirmek zorlaşabilir çünkü bu noktada teme kaygı hayatta kalmak olacaktır. Bu koşullar sağlandığı takdirde büyüme ve gelişmenin sağlanması için hem güvende olduklarını bilmeli hemde yeni deneyime açık olmaları gerekir. Burada ebeveynlerin tutumları çok önemlidir. Ebeveynler orada olduğunu hissettirmeli ama onun yeni şeyleri keşfetme arzusunda önünü kesmemeli ve onu korkutmaması gerekir. Fazla korumacı ve müdahaleci ebeveyn tutumlarına sahip olan anne-babalar çocukların yeni şeyleri deneyimleme ve keşfetme arzusunu azaltmak ile beraber beliği ile ilgili olumsuz inançlar edinmesi için gerekli tohumlar atmış olurlar. Bu nedenle çocuğun güvenliğini sağlayarak, orada ve yanında olduğunuzu hissettirerek ve bunu davranışlara da yansıtarak çocuğun dünyayı deneyimlemesine izin vermek özgüven kavramın gelişmesinde birinci ve en önemli basamaktır diyebiliriz. Kendisinin desteklendiğini ve kabul gördüğünü fark eden çocuk, büyüme ile beraber kendini daha da fazla ortaya koyma arzusu içinde olacaktır. Gelişimin basamaklarına göre kendilerini ortaya koyma biçimleri ve bağımsızlık savaşları biçim değiştirebilir. Bu süreçte bakım veren kişinin çocuğa yeterli alanı sunması çok önemli. Her yaptığına müdahale edip düzelterek hem çocuğa yetersiz hissettirmeden, hemde uçsuz bir özgürlük alanı içerisinde onu çaresiz ve korku içinde bırakmadan yanında olmak gerekiyor. Seçeneklerini bulmakta çocuğa yardımcı olmak, onuda dinlemek ve ifade etmesine alan açmak gerekiyor.

Bu alanları sağlamak sadece ebeveyn tutumlarını düzenlemekle sınırlı kalmamalı. Çocuğun rekabet ve mücadele etmesi gerektiği, kendini ifade etmesi gerektiği ortamlara sokmakta çok önemlidir.Bu ortamları sağlamanın birden fazla yolu olsada bunu gündelik hayatın içinde kurslarla ve buna benzer etkinlik alanları ile sağlamak daha gerçekçi deneyimler edinmesine katkı sunacaktır. Ne kadar çok sosyal alana girer ve farklı deneyimlere maruz kalırsa gelişimin boyutuda o kadar şekillenecektir. Çocuğun ilgisi ve merakı doğrultusunda spor alanları, müzik ile alakalı şeyler veya tiyatral faaliyetlere katılım sağlamakta çocuğa açılması gereken diğer alanlardır. 

Bir çocuğun kendini en iyi ifade edebildiği yerlerden biride oyunlardır. Burada da çocuğa oyunun içinde bazı alanlar sağlamak gerekiyor. Kendi gücünü fark edebileceği oyunlar oynamasını sağlamak, duygu ve isteklerini ifade etmesinde ona boyalarla, kalemlerle veya oyuncaklarla alan açmak ve yardımcı olmakta çocuğun benlik inancını ve özgüvenini geliştirecek bir diğer noktadır. Yaşlarına uygun olacak şekilde bazı rekabet ortamları yaratmak bazen kazanmalarına, bazen kaybetmelerine ve bu deneyimleri güvenle sağlayabilmelerine destek olmamız gerekiyor.Aynı şekilde “yapabilirim, seviliyorum” inançlarını geliştirebilecekleri oyun alanları sağlamak ve bunlarıda deneyimlemesini sağlamak için oyunun gücünden faydalanmak özgüven gelişimini pozitif yönde etkileyecektir.

Özgüvenin gelişiminde gözden kaçırılmaması gereken  önemli alanlardan biride anne ve babanın kendine olan güvenidir. Çocuklar dünyaya geldikleri ilk andan itibaren farklı öğrenme şekilleri ile etrafında olup bitenleri anlamlandırmaya ve öğrenmeye başlar. En çok kullanılan öğrenme biçimlerinden biride sosyal öğrenme dediğimiz bireyin kendi yaşam çevresinde etrafındaki insanları gözlemleyerek öğrenme gerçekleştirmesidir. Yani çocukların özgüven kavramlarını geliştirmesinden ebeveynlerinin kendine ne kadar güvenen bireyler olduğu da önemli bir faktördür. Öncelikle şunu unutmamak gerekir, anne ve baba olmak yaşayarak ve deneyimleyerek öğrenilen bir süreçtir. Bu süreçte anne ve babalar sürekli şüphe ile adımlarını atarsa çocuklarda bunu izliyor ve öğreniyor olacaktır. Tabii ki her çocuk izlediği ve öğrendiği her şeyi uygulamaz fakat iyi bir rol modele sahip olan çocukların özgüven kavramını daha rahat biçimlendirdiklerini görmekteyiz.Burada taklit etme davranışının da etkisi büyüktür. Kaygılı ve güvensiz ebeveynler fark etmeden çocuklarınada bunu yansıtıyor ve öğretiyor olabilir veya çocuklar bunu gözlemlediği için ebeveynlerini taklit ediyor olabilirler. Bu bağlamda önce kendi güvenimizi kontrol etmek, sonra çocuğumuzun güvenini geliştirmeye yönelik müdahalelerde bulunmak daha sağlıklı olacaktır.

c.Büyüyünce  Ne Olur

Küçük yaşlarda müdahaleci ve eleştirel bakım verene maruz kalmış,  çok fazla oyun oynamamış, sosyal etkinlikleri deneyimleme şansı tanınmamış ve korkutularak, ebeveyn lerden uzak büyümüş çocukların kendileri ve dünya hakkında pozitif inançlar geliştirmediğini varsayarsak bunun yetişkinlik hayatında ne gibi etkileri olacağına bakalım.

Öncelikle bu bireyler kendi ihtiyaçlarının önüne karşı tarafın ihtiyaçlarını ve duygularını koyacaktır. Korkutularak ve eleştirilerle büyüyen çocukların gözü hep diğerindedir. Bir şey yaparken karşı tarafın tepkisini kendi ihtiyacının önüne koyma eğilimindedir. Aynı zamanda bu kişilerin kendilerini başarılı ve mutlu hissedebilmek için diğerleri tarafından bu başarısının görülmesine ihtiyaçları daha yoğundur. Bu başarı diğerleri tarafından takdir edilmiyorsa o başarı önemsizleşmeye başlar. Özellikle erken yaşlarda duygularını ve kendini ortaya koyması için oyunlarla veya sosyal alanlarda destek görmemiş çocuklar büyüdüklerinde de kendilerini aktarmakta zorlanır. Karşı tarafın anlamasını bekler, anlatmaktan kaçınır. Yaşı ilerlemesine rağmen ebeveynlerinin onayına fazlasıyla ihtiyaç duyar ve onların çizgilerinin dışına çıktıkça kendini kötü hisseder. Diğerlerini mutlu etmeye çalışmak, kendi ihtiyaç ve taleplerini aktarmakta güçlük yaşamak bireyi git gide zorlar ve bazı sorunlar ortaya çıkarabilir. Bu bazen bağımlılıklara, bazende ciddi öfke kontrol problemlerine sebep olabilmektedir.

Bütün bunların dışında bu bireyler var olan potansiyellerini tam olarak gün yüzüne çıkaramayacak kişilerdir. Kendisini değerlendirmede yaşadığı problemler ve özgüven eksikliği mesleki tercihlerini, arkadaşlık ve eş seçimlerini ve hatta kılık kıyafetini bile etkileyebilir. Bu bireylerin hayat doyum oranlarıda kendine güvenen kişilere göre daha düşüktür.

d.Unutulmaması Gerekenler

Yukarıda bahsettiğimiz gibi benlik algısı bir resim ise, özgüven bunun içinde yer alan bir şekildir demiştik. Peki biz bu resmin çerçevelerini oluştururken başlarda neleri yapmamaya özen göstermeliyiz şimdi bunlar üzerine odaklanalım.

1-İnternette yer alan her bilgi doğru değildir. Klinik ortamda çalışan uzmanların en sık karşılaştıkları sorunlu durumlardan biri de ebeveynlerimizin ya süreçle ilgili bilinçli bir farkındalığa sahip olmamaları yada çok fazla gereksiz bilgiye sahip olmuş olmalarıdır. Bu iki durumda çocuğun kendi ile ilgili pozitif inançlar geliştirmesini olumsuz etkileyebilir. Doğru ve güvenilir kaynaklardan yararlanmak için arama motorunda arama yaparak yazan her yöntemi uygulamamak, bu bilgileri kimin hangi vasıfla verdiğini araştırmak ve çocuğunuzun bireysel özelliklerini göz önünde bulundurmanız gerekir. Filtrelemeden yazan her şeyi doğru ve çocuğunuza uygun yöntemler olarak kabul etmeyiniz.Her çocuk farklı olduğu gibi her çocuğa iyi gelecek bir tane hap yöntemde yoktur. 

2-Hata yapmaktan korkmamak gerekir. İnsan olarak hepimiz hata yapma potansiyeline sahibiz ve unutulmaması gereken nokta ise bu hataların telafi edilebilir olduklarını bilmektir. 

3-Olumsuz eleştiriden kaçınmak.  Gelişimin ilk dönemlerinde olan bir çocuk bir çok açıdan yetişkinlere göre çok toy ve öğrenmeye açıktır. Bu nedenle öğrenme aşamasında sürekli onu düzeltmek, olumsuz sözel geri bildirimde bulunmak onun hevesini kırılmasına sebep olacaktır. Çocuğunuzun her yaptığına “Harikaydın!” demekten bahsetmiyoruz, “Tekrar deneyebilirsin” gibi geri bildirimler vermekten daha faydalı olacaktır. “Öyle değil, böyle yapman lazım” da yine onun deneyimleme sürecinin önünü kesmenize ve onun kendisini kötü hissetmesine sebep olacak bir yaklaşımdır.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu